Pazartesi, Nisan 23, 2007

14 nisan mitingi ve sonrasında yaşananlar


14 nisan 'da Ankara'da yapılan mitingle ilgili düşüncelerini yayınlayan bu mitingi destekleyen bloglara son günlerde bir 'anonim' yazar akını başladı.Nerede bir miting yazısı görseler hemen oraya bu eylemi küçümseyen ,işe yaramayacağını ima eden yorumlar bırakıyorlar.Kimdir,nedir belli değil adı üzerinde işte 'Anonim'.
Bu kişilerin anonim kalmasını son derece normal karşılıyorum çünkü bireysellik ve birey olma kavramı ile tanışmadıkları için kimliklerini açıklamak gereği de cesareti de onların uzağında kalıyor.
Bir de hukuka aykırı ,anayolları miting alanı gibi kullanan afişleri var.Kimse sesini çıkarmıyor bu afişlere nedense,birkaç şikayet mesajı gönderdim belediyeye yanıt bile vermediler,savcılar ise öyle bakıyorlar ve hiçbirşey yapmıyorlar.Oysa siyasi içeriği olan bu afişlerin yayınlanması yasal değil.ADD ve medya neden bu afişlerin indirilmesi için mücadele vermiyor buradan sormak istiyorum?Hergün o afişlerin bulunduğu caddelerden geçmek beni çok incitiyor ve rahatsız ediyor.
Herneyse, miting sonrası yaşananlardan sonra birkaç düşüncemi burada paylaşmak istiyorum.Birey olarak yapabildiğimiz şeyler şu anda sadece mitinglere katılmak,blogumuzda yazmak ya da günlük hayatımızda bazen sözle bazen yazıyla gereken yerlerde fikir beyan etmekten öteye geçemiyor.Uzun zamandır bunlara başka birşeyi daha eklemiş bulunuyorum.Kendi karmamı temiz tutmak ,ülkeme ve Atatürk'ün izinde bir birey olmaya saygımı korumak amacıyla yapmakta olduğum birşey bu.
Mevcut iktidarla kol kola gezen,bu iktidara yakın olmaktan kazanç sağlamayı görev edinmiş ,savunuduğu eylem ve düşüncelerin ülkesine zarar verdiğini bile bile küreselcilik,ABD ,AB tarafında saf tutmayı tercih eden firmaların ,medyanın ve bireylerin ürünlerini satın almıyor,TV lerini izlemiyor,yazdıklarını okumuyorum.
Örneğin;Ülker'in hiçbir ürününü satın almıyorum,onların ürünlerini -colaturka,içim ayran- satan restoranlara gitmiyorum,zaten yıllardır coca cola,turkuaz içmiyorum,Doğan yayınevinde çıkan kitapları satın almıyor,D&R dan alışveriş etmiyor,KanalD,Kanal7,Samanyolu vb... kanalların haberlerini izlemiyorum.Hatta daha ileri gidiyor bu kanallardaki programlara sponsorluk yapan,reklam veren firmalardan alışveriş etmekten de mümkün olduğunca uzak duruyorum.
Kanaltürk'e,Art'ye,Skyturk'e kim reklam vermiş dikkatle takip ediyorum.Eğer mümkünse onlardan alışveriş edebilmek için aklımda tutuyorum.Faruk Saraç'ın Sarı Zeybek koleksiyonu gibi,Zeki Başeskioğlu'nun Güneşi Özledik'i gibi cesur çalışmalar ve tavırlar bekliyorum Türk firmalarından . Ayrıca Atatürkçü firmalar hangileridir,mevcut iktidarın tavırlarını kim onaylamıyor kimliklerini açıkça ilan etsinler ki onları rahatça bilelim, tercih edelim istiyorum.
Ve çok üzülüyorum.14 nisan mitingi sırasında ve sonrasında hiçbir firmanın,dükkanın camlarına bayrak asmamasından,Atatürkçü olduğunu ve mevcut iktidarın tavrını onaylamadığını ilan eden bir marka göremiyor olmaktan ,TUSIAD 'ın Tayyip Erdoğan'a cumhurbaşkanlığı konusunda takındığı tavırdan dolayı çok üzülüyorum.
Onları ayakta tutanların ,ürünlerini satın alanların, iktidar partisi değil ,vatandaş olduğunu ancak bu şekilde hatırlatabileceğimizi buradan herkese hatırlatmak istiyorum.

23 nisan hepimize kutlu olsun.23 nisan'ın Türk milletinin bağımsızlığını ilan etmesinin yıldönümü olduğunu unutmayalım.23 nisan'da yapılan konuşmanın hepimizin içini yeniden coşkuyla doldurması için aşağıdaki satırları bir kez daha okuyalım.

http://www.tbmm.gov.tr/tarihce/kb5.htm
23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara'da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı.Halk, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii'nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde gözleri yaşartan muhteşem bir tören yapıldı. Saat 13.45'de, Ankara'ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı.
Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis'in ilk toplantısını açtı.
Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar, Istanbul'un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile halifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu duruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımsızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan ve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan milletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikle reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlıyarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum. Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da "Büyük Millet Meclisi" olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsedi. Daha sonra Atatürk'ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) adı kalıcılık kazandı. TBMM, 24 Nisan 1920 günü yaptığı ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa'yı (Atatürk), başkanlığa seçti. Mustafa Kemal Paşa, kendi öncülüğünde kurulan TBMM'nin başkanlığını Cumhurbaşkanı seçildiği gün olan 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürdürdü. TBMM, açılışından iki gün sonra, sadece yasama değil, yürütme gücüne de sahip olacak hukukî ve siyasî yapısını düzenleme çalışmalarına başladı. Bu düzenlemeler, TBMM'nin tam bir güçler birliği ilkesini benimsediğini göstermişti.

Hiç yorum yok: