Bu yazıyı yazmamın sebebi eleştirmek değil sadece bir tespit ,düşünce sistemimizde varolan temel bir çarpıklığın tespiti.
Bugün yeni bir mini pizza tarifi denedim.Aslında güzel olacakmış gibi görünüyordu ve karışım ölçüleri mantıklı gibiydi.Ama sonuç kötü oldu,gerçekten kötüydü.Yemeğe çalışırken o tuhaf şeyi şöyle dedim.
'Bu kadar zaman harcayıp uğraştığıma mı üzüleyim yoksa yazık olan malzemelere mi?'
O da 'tabii ki malzemelere üzülmelisin' dedi.
İşte bu benim için bir aydınlanma anı oldu.Dönüp şöyle dedim.'Peki neden böyle söyledin?Benim emeğimin hiç bir değeri yok mu?Malzemeler benim emeğimden daha mı değerli göründü sana?'
O da hemen düzeltti.Öyle demek istemedim hem emeğine hem malzemelere üzülmeliyiz diyecektim dedi.Sonra o sert kupkuru hamur parçasını alıp çiğnemeye çalışırken 'o kadar da kötü değilmiş diye ekledi.Bu çabayı görünce biraz kızgınlığım azaldı ve elimde olmadan gülümsedim.
Ama düşünmeye ve düşüncelerimi paylaşmaya başladım.
İlk cümleyi neden kurmuştu?
Çünkü ben emeğim için para istemiyordum ve para değerli birşeydi; karşılığında çalışırdınız hatta bazen çok çalışmanız bile gerekirdi.Ve tabii ki paranın asıl sahibi ve sorumlusu erkekti.Onun gözünde kendi emeğinin karşılığı, benim karşılık istemediğim emeğimden daha değerliydi.
Bunları söze dökmese de bana hissettirmese de düşünce sisteminde böyleydi.Ve tuhaf olan bunu benim de normal karşılamamdı.Ama niye normal karşılıyordum ki?Hem gerçekten o kadar normal miydi?
Erkekler zengin olmak için uğraşırlar ama iş para harcamaya geldiği zaman ancak bir amaç uğruna harcarlar.Buna kadınlar ile olan ilişkileri de dahildir.Ve toplumun genel kuralları, ahlaki değerleri onların bu eğilimlerini sonuna kadar destekler.
Oysa toplum kadınların üzerinde öyle bir etki hissettirir ki sundukları şeylerin maddi bir değeri yok gibidir üstüne üstlük ne kadar tutumlu olurlar ne kadar az şey talep ederlerse o kadar iyi bir eştirler.
Ama sundukları şeyler için para isterlerse ahlaki zaafiyet gösteriyorlardır ve karşılığında erkekten sevgi,şefkat,ilgi,bağlılık gibi şeyler beklemeye de fazla hakları yoktur.
Çok zengin bir erkekle evlenen bir kadınlar için düşünülen genel kanı da buna benzerdir.Kadın kendini şanslı saymalı;eşinin ilgisizliği,sadaktsizliği,evine ve ailesine vakit ayırmaması gibi aslında çok önemli sorunları görmezden gelebilmelidir.
Oysa bir kadın ,kadın olmasının gereği nedeniyle tüm bunlara hava ve su kadar ihtiyaç duyar ,bu ihtiyaçları giderilmediği halde evliliğini sürdürmeye çalışması aslında ciddi bir çalışma,özveri ve çaba gerektirir.Ama gelin görün ki bu çaba da ekonomik açıdan bir değere sahip değildir.Dayanamıyorum boşanmak istiyorum dediğinde ekonomik olarak eski standartları koruyamayacağı tehididiyle korkutulur veya sakinleştirilir.
Kurulan düzende elde ettikleri yetmezmiş gibi erkekler daha da ileri gitmekten çekinmez.Kadınların değerini gençlik ve güzelliğe endeksler,kendileri zenginleştikçe daha genç ve daha güzel bir kadın istemeye hakları olduğunu düşünürler.
Oysa bu kural kadın için yine işlemez.Güzel bir kadın eşini daha zengin biri için terk ettiğinde yine toplum onu ayıplar ve buna hakkı olmadığını düşünürler.
Bu haksız ve kadınlar aleyhine olan ilişkiler düzeni kadın erkek tüm toplum tarafından sorgulanmadan korunur ve sürdürülür.
Kadınlar bir eşleri olmadan toplumda kendilerini hep eksik hissettirilirler ; bir eşleri olması ve eşleriyle olan ilişkinin sürmesi için her türlü tavizi verir,vermek zorunda kalır.Eşleri olmayan kadınlar bu uğurda başkalarının eşlerini elinden almaya çalışmaktan bile çekinmezler.
Oysa erkekler arasında söylenmemiş sözlerden oluşan ve kendi düzenlerini muhafaza etmeye yönelik bir sistem vardır.Bir erkek her zaman para karşılığında çalışır ,sunduğu herşeyin bir maddi değeri vardır.
Seks sözkonusu olduğu zaman, seksin para ile takas edilmesi erkeklerin mantıklı buldukları birşeydir.Fakat bunu da kendi leyhlerine çevirip hemen şunu eklerler bir kadın seks için para istiyorsa kötü kadındır.Eşlerini ise kendilerine mali olarak bağımlı kılarken seks için dahil ona hiçbir hizmet için para ödemek zorunda hissetmezler.
Şimdi bu tabloya baktığım zaman şöyle düşünüyorum.Evlenmek erkek için mi yoksa kadın için mi daha avantajlıdır.Hiç şüphe yok ki erkek için daha avantajlı ve karlıdır.Belki de bu yüzden kadınların evlenmeleri için toplum düzeni bu kadar ısrarcıdır.Ne de olsa toplum düzeninin hizmet ettiği cins erkekler öyle değil mi?
Pazar, Ekim 05, 2008
Cuma, Mayıs 16, 2008
Bir hırsızlık olayı ve 155
Bu sabah(15 mayıs)apartmanımızda bir daireye hırsız girdiği farkedildi.Apartman yöneticisi saat 10:09 da cep telefonuyla hemen 155 i aradı ve hırsızlık olayını ve adresi bildirdi.Sonraki 1 saat içinde cereyan eden olaylar sırasıyla şöyle;
-155 i aradığımız cep telefonuna 3 kez çağrı bırakıldı.Telefon sadece 2 kez çalıp kapatıldığı için yanıt veremeden telefon kapanıyordu.Olayın paniği ile herkes hırsızlık yapılan dairenin önünde toplanmış konuşuyordu ve arayanın kim olduğunu merak etmek gibi bir durum ilgi alanımıza girmiyordu.Sonra tekrar telefon çaldı açtık ve karşımızda bir polis memuru.Telefonu çaldırıp çaldırıp kapatan polismiş!
-Yöneticiye ulaşması için polise farklı bir numara verdik.Ama polisin önceki çaldırıp kapatmalarından dolayı şüpheye düştük ,aramayacağını düşünüp kendimiz yöneticiyi haberdar ettik ve polisin numarasını verdik.Aynı hareketi bu arada polis yöneticinin cep telefonuna da yapmış!
-Yöneticimiz, polise olay yerine gelmelerini ve tespit yapmaları gerektiğini söyledi.Polisin yanıtını siz tahmin edin.Yanıt şu'sizin aracınız var mı gelip bizi alabilir misiniz?Biz gelemiyoruz'
-Saatler sonra polisler olay yerine gelmişler ve zavallı soyulan teyzeye demişler ki'ben bir polisim ve benim evime de hırsız girdi.Hem çalınan önemli birşey yok bu nedenle yapacak birşey de yok'
Kıssadan hisse aşağıdaki 1 mayısla ilgili mesaja bakın.Ülkesinin çalışan, işgören, üreten vatandaşına aşağıdaki uygulamayı hak gören polis.Bizim paramızla,vergilerimizle bize hizmet vermesi gereken ,koruması gereken güvenliğimizin bekçisi olan polis hırsızlar karşısında böyle aciz böyle cesaretlendirici böyle haksız ve vatandaşı mağdur ve kırgın hissettiren bir yaklaşıma sahip.
Yazıklar olsun.Bu ülkeyi bu duruma getirenlere,bu akılsızlığa, bu küçük düşürülmeye.
Ek bir not eklemek istiyorum.Üzerinde savaş uçaklarıyla ,askerleriyle ve helikopterleriyle boğaza demirlemiş ve montreux anlasmasini Cumhurbaskani ozel izniyle delip gecen Kralice'nin gemisine bir vatandas olarak razı değilim.Bunu da buradan protesto ediyorum.Buna hangi akıl hangi vicdan hangi vatan sevgisi ve ülkesine saygısı olan insan izin verir.Ben bir vatandaş oalrak razı değilim ve protesto ediyorum.Kimsenin bu konuyu konuşmamasına ve rahatsız olmamasına da hayretle, ibretle bakıyorum.
Madem Cumhurbaşkanı montrouex anlaşmasını delecek güce sahipti neden bu gücünü boğazlardan geçen gemilerden artık ücret alınmasına karar vermek için göstermedi.Geçen gemiler ve tankerlerden ,kılavuz bile almayan gemilerden dolayı geçmişte başımıza gelen olayları düşününce ne kadar risk altında olduğumuzu idrak etmek için dahi olmaya gerek yok.
-155 i aradığımız cep telefonuna 3 kez çağrı bırakıldı.Telefon sadece 2 kez çalıp kapatıldığı için yanıt veremeden telefon kapanıyordu.Olayın paniği ile herkes hırsızlık yapılan dairenin önünde toplanmış konuşuyordu ve arayanın kim olduğunu merak etmek gibi bir durum ilgi alanımıza girmiyordu.Sonra tekrar telefon çaldı açtık ve karşımızda bir polis memuru.Telefonu çaldırıp çaldırıp kapatan polismiş!
-Yöneticiye ulaşması için polise farklı bir numara verdik.Ama polisin önceki çaldırıp kapatmalarından dolayı şüpheye düştük ,aramayacağını düşünüp kendimiz yöneticiyi haberdar ettik ve polisin numarasını verdik.Aynı hareketi bu arada polis yöneticinin cep telefonuna da yapmış!
-Yöneticimiz, polise olay yerine gelmelerini ve tespit yapmaları gerektiğini söyledi.Polisin yanıtını siz tahmin edin.Yanıt şu'sizin aracınız var mı gelip bizi alabilir misiniz?Biz gelemiyoruz'
-Saatler sonra polisler olay yerine gelmişler ve zavallı soyulan teyzeye demişler ki'ben bir polisim ve benim evime de hırsız girdi.Hem çalınan önemli birşey yok bu nedenle yapacak birşey de yok'
Kıssadan hisse aşağıdaki 1 mayısla ilgili mesaja bakın.Ülkesinin çalışan, işgören, üreten vatandaşına aşağıdaki uygulamayı hak gören polis.Bizim paramızla,vergilerimizle bize hizmet vermesi gereken ,koruması gereken güvenliğimizin bekçisi olan polis hırsızlar karşısında böyle aciz böyle cesaretlendirici böyle haksız ve vatandaşı mağdur ve kırgın hissettiren bir yaklaşıma sahip.
Yazıklar olsun.Bu ülkeyi bu duruma getirenlere,bu akılsızlığa, bu küçük düşürülmeye.
Ek bir not eklemek istiyorum.Üzerinde savaş uçaklarıyla ,askerleriyle ve helikopterleriyle boğaza demirlemiş ve montreux anlasmasini Cumhurbaskani ozel izniyle delip gecen Kralice'nin gemisine bir vatandas olarak razı değilim.Bunu da buradan protesto ediyorum.Buna hangi akıl hangi vicdan hangi vatan sevgisi ve ülkesine saygısı olan insan izin verir.Ben bir vatandaş oalrak razı değilim ve protesto ediyorum.Kimsenin bu konuyu konuşmamasına ve rahatsız olmamasına da hayretle, ibretle bakıyorum.
Madem Cumhurbaşkanı montrouex anlaşmasını delecek güce sahipti neden bu gücünü boğazlardan geçen gemilerden artık ücret alınmasına karar vermek için göstermedi.Geçen gemiler ve tankerlerden ,kılavuz bile almayan gemilerden dolayı geçmişte başımıza gelen olayları düşününce ne kadar risk altında olduğumuzu idrak etmek için dahi olmaya gerek yok.
Cumartesi, Mayıs 03, 2008
Yoksulluk ve Adaletsizliğe Hayır sözüne hükümetin yanıtı
Başbakan,İstanbul Valisi ve İstanbul emniyet müdürü istifa etmelidir.Olayları bilerek ve isteyerek bu noktaya taşıdılar ve gereksiz şiddet göstererek vatandaşın yükselen sesini susturup korkutmak için fırsat olarak kullandılar.
Kimse korkmuyor kimse yılmıyor boşuna umutlanmayın.Hepsinin hesabını tarihin önünde vereceksiniz.Bir gün gelecek bu ülke adaletli ve dürüst insanlar tarafından yönetilecek, siz ve sizin gibiler tarihten yokolup gidecek ve geri dönmemek üzere silineceksiniz.O gün yakındır.Adaleti sağlayamayan ve adaletten şüphe duyulmasına yolaçan bir hükümet , devletine de halkına da hükmedemez.
Cumartesi, Şubat 02, 2008
Anladık anladık yine suç sizde değil ,biz de !
Kaçak bir maytap atölyesi varmış hem de İstanbul'un göbeğinde ; bir gün birdenbire patlamış ve varlığını herkese ilan edivermiş.Sonra İstanbul Büyükşehir belediye başkanı ve istanbul valisi çıkmış halkın önüne demiş ki;
'İstanbul Büyükşehir Belediyesi, itfaiye kayıtlarında ve Zeytinburnu Belediyesinin kayıtlarında patlayıcı madde deposu veya imalathanesi olarak ruhsatlı bir yer bulunmadığını ifade eden Güler, burasının, "kaçak bir yer olduğunu ve maalesef zaman zaman böyle kaçakların olabildiğini" bildirdi.'
ne iş yaptığı ve ne işe yaradığı belli olmayan ,denetim denilen şeyden muaf olan ve bu nedenle aklına eseni yapan belediyelerden hiç bahsedilmemiş yine.
Bir de şu sözleri eklemiş ve kabahati vatandaşın omuzlarına yıkmaya çalışmışlar;
'Vatandaşları bu tip kaçak imalathaneleri ihbar etmeye çağıran Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da, binanın kaçak olduğunu herkesin bilmesine rağmen emniyet ya da itfaiyeye ihbar yapılmamasının yanlış olduğunu söyledi. '
Vatandaş ihbar etse sanki işlem yapacaklar sanki vatandaşı kaale alacaklar.Hem ne biliyoruz vatandaşın ihbarda bulunmadığını?
Ben bir vatandaş olarak gerçekten çok merak ediyorum ve şaşırıyorum neden diğer insanlar merak etmiyor ve yüksek sesle şu soruları neden sormuyor diye?
Belediye nedir,nasıl denetlenir,vatandaşlara zarar veren ,hayatını zorlaştıran hatta vatandaşın canına kasteden olaylarda belediyenin işini ihmal edişi ya da işini yapmayışı nasıl olur da böyle saçma sebeplere dayandırılabilir.Görevi denetim yapmak ve ruhsat vermek olan belediye ,kendi bölgesinde koskoca işmerkezinde kimin ne iş yaptığını bilmediğini hangi hakla dile getirebilir?
Biz kime oy veriyoruz ,neden oy veriyoruz,oy verdiğimiz insanları görevlerini yapmadığı ya da suistimal ettikleri için hemen görevden alabiliyor muyuz?
Belediyeler kendi bölgelerinde denetim yapıyorlar ama belediyeleri kim denetliyor?
Tekrar Maltepe belediyesine sesleniyorum buradan.Araçlarınızı carrefourun otoparkından çekin!
Tüm partiler,milletvekilleri ,meclis ve yerel seçimlere hazırlanan bütün adaylar size de sesleniyorum;belediye denilen bu saçmalık düzeltilmeldir,bıktık artık sizden ve vatandaşı aptal yerine koyan davranışlarınızdan.Belediye başkanı olmak şu anda ülkemizde en rahat konumda olmaktır.Çünkü yaptığınızı sorgulayan ,denetleyen hiçkimse yok,zaten gözönünde de değilsiniz ,medya peşinizde değil ,vatandaş ağızınızın içine bakmıyor.Eğer birgün maytap atölyesi patlatmazsanız halkın önüne çıkıp herhangi bir açıklama yapmak zorunda da kalmaz ,sessiz sessiz işlerinizi büyütürsünüz.Kimsenin de ruhu duymaz.Öyle mi?Öyle öyle...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)